

(Videosunu izlemek için tıklayınız)
Yer; Ege’de bir TEMAD şubesi. Ne bir lokali var, ne de başka bir geliri. Üyelerinin aidatlarıyla kirasını, elektrik-su giderini karşılayan, kısacası kendi yağıyla kavrulan birkaç metrekarelik mütavazı bir şube.
Geçenlerde toplandılar bir karar verdiler. Yaşlılığı, hastalığı nedeniyle evinden çıkamayan, yürüme zorluğu çeken, dışarıda bir işi olsa gidemeyen, hastaneye gidip gelmek zorunda olup sıkıntı duyan üyelerine ve kim olursa olsun yakınlarına bu zor zamanlarında işlerini görebilecekleri bir tekerlekli sandalyeleri olsun istediler. Çünkü sohbetlerinde böyle insanlarımızın olduğunu söylüyor, duyuyorlardı.
İşte o iyi insanlar, iyiliğe yönelik her etkinliğe gönülden katıldıkları gibi buna da el ve gönül birliğiyle kalkışıp bir tekerlekli sandalye aldılar ve sessizce katlayıp Derneklerinin bir köşesine koydular.
Şimdi o sandalye katlandığı köşesinde görev yapacağı gününü beklerken biz de her gün buralarda yatıp kalkıp TEMAD’a dil uzatanlara katlanmaya çalışıyoruz. Biliyoruz ki ne kadar anlatmaya çalışsak da onlar asla anlayamazlar.
Mustafa AYTAR
(E) Dz.İda.Kd.Bçvş.
Kaynak : Hürriyet
15-16 Temmuz günleri yaşanan başarısız darbe girişiminden sonra tutuklananlar arasında üst düzey bir çok ismin içerisinde geçmişte Asubay toplumunun gündemini meşgul eden bazı isimlerin de tutuklandığını görmeye devam ediyoruz.
Bunlardan biri Tuğgeneral İrfan Can oldu. Hürriyet'in edindiği bilgilere göre darbenin başarılı olması halinde Sıkıyönetim Komutanlıkları oluşturulacaktı. Bu komutanlıkların başına atanacak generallerden birinin de İrfan Can olması planlanmıştı.
Hatırlanacağı üzere Tuğgeneral Can’ın Aralık 2015’de Tuzla Piyade Okulu’nda kendini ağaca asarak intihar eden Er Taha Yapar’ın ölümü ile ilgili yürütülen soruşturma esnasında mahiyetindeki bir çok personele hakaret ettiği, mobbing uyguladığı ve ırkçı ifadeler kullandığı, bu nedenle de hakkında suç duyurusunda bulunduğu basında ve sosyal medyada yazılmıştı.
Asubay toplumu içerisinde tepki ile karşılanan bu ve benzeri olaylarda ismi geçen komutanların yaşanan başarısız darbe girişimi içerisinde bulunuyor olmalarının nedeninin mücadele ettiğimiz bir zihniyetin mensubu mu yoksa bir tesadüf mü olduğunun yorumunu sizlere bırakıyorum.
Tepki çeken olayla ilgili basında yer alan haberler şu şekilde idi;
Tuzla Piyade Okulu’nda 29 Aralık 2015’te kendisini kışla içindeki bir ağaca asarak intihar eden er Taha Yapar’ın ölümü hakkında yürütülen soruşturma sırasında, Tuzla Piyade Okulu Komutanı Tuğgeneral İ.C.’nin görevli personele hakaret ettiği, mobbing uyguladığı ve ırkçı ifadeler kullandığı iddiasıyla hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Suç duyurusunda İ.C.’nin görevden alınması, görevi başındaki memura görevinden dolayı hakaret, halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama, memuriyet görevini kötüye kullanma suçları nedeniyle Genelkurmay Askeri Savcılığı’nca soruşturma izni verilmesi talep edildi. İddialar üzerine Genelkurmay Eğitim ve Doktrin Komutanlığı Başkanı (EDOK) orgeneral Kamil Başoğlu’nun Tuzla Piyade Okulu’nda İ.C.’nin ifadesini aldığı öğrenildi.
“Van’lı değil mi? Al sana bir O.. çocuğu”
İntihar olayını araştırmak için 27 Ocak’ta yapılan toplantıya katılan Tuğgeneral İ.C., astsubaylar S.Ş., E.K., ve intihar eden er Taha Yapar’ın yakın arkadaşı onbaşı G.Ç. ile er S.Z.’ye küfür ve hakaret ettiği öne sürüldü. Astsubay S.Ş.’ye “Otur ulan hain” dediği öne sürülen İ.C.’nin bir diğer astsubay E.K.’ya yönelik olarak “Otur ulan, hain! Şerefsiz! İt soyu” ifadelerini kullandığı suç duyurusu dilekçesine yansırken, onbaşı G.Ç.’ye “Van’lı değil mi? Al sana bir o. çocuğu daha” dediği ve İ.C.’nin Van’lı bir diğer er S.Z’nin tekmil vermesinin ardından “Al bir o. çocuğu daha” ifadelerini kullandığı iddialar arasında yer aldı.
"Cenazem sahipsiz kalmasın diye gelmiş!"
Tuğgeneral İ.C.’nin intihar eden er Taha Yapar hakkında ise, “Bu adam buraya cenazem dışarıda sahipsiz kalmasın, burada cenazeme sahip çıkarlar diye kendisini asmaya gelmiş.” dediği suç duyurusu dilekçesine yansırken, yürütülen soruşturmada ifade veren askerlerin bu ifadelerin İ.C. tarafından kullanıldığını doğrulaması dikkat çekti.
Suç duyurusunda, astsubay E.K.’nın Tuğgeneral İ.C.’nin hakaretleri nedeniyle istifa etmek istemesi ve hakaretler nedeniyle sivil savcılığa da şikayette bulunmasından sonra, İ.C.’nin E.K.’yı yanına çağırarak “Senin hiç haysiyetin, şerefin yok mu? Neden sivil savcılığa müracaat ettin? Beni orada yargılayamayacaklarını bilmiyor musun? Seni mahvedeceğim, şerefsiz hırsız, dışarıda olsan ölürdün! Seni kim astsubay yaptı lan? Allah onların da belasını versin! Daha önce verdiğin istifayı geri çektin? İstifanı geri çekmen için seni yarbay F.C.Ç mı zorladı? Erkeksen istifa et!” diyerek tekrar tehdit ve hakaret ettiği belirtildi.
EDOK Başkanı Tuzla Piyade Okulu'nda
Astsubay E.K.’nın avukatı Erkan Akkuş tarafından dün Genelkurmay Başkanlığı’na yapılan suç duyurusunda yer alan iddiaların ardından, Genelkurmay Eğitim ve Doktrin Komutanlığı Başkanı Kamil Başoğlu’nun Tuzla Piyade Okulu’nda İ.C.’nin ifadesini almak için Tuzla Piyade Okulu Komutanlığı’na geldiği öğrenildi.
Darpçı idi Darbeci çıktı... O General de tutuklandı!
- Mustafa AYTAR -
TEMAD Genel Başkanı Ahmet Keser’in 27 Haziranda yayınlanan ve yaklaşık bir buçuk saatlik video halindeki açıklamaları içerisinde dikkatimi çeken ve not aldığım bir ayrıntı vardı. Videoda özetle şöyle diyordu :
“Biz bazen global değerlendirmeler yapıyoruz.. Türkiye’de önümüzdeki günler bir sıkıntı ile karşı karşıya kalabiliriz. Türkiye’de bu Yüksek Askeri Şura kararlarından sonra Ordu içerisinde dışarıda çok hissedilmeyen kıyametler kopabilir. Türkiye’de Ordu içerisinde bir yapılanma olabilir. Ordu içerisinde bir dönüşüm olabilir. Bakın Cumhurbaşkanı gidiyor Harp Akademileri’nde bir konuşma yapıyor, ardından şey manifesto yazıyor, öbürü cevap yazıyor falan… Onların hepsinin iyi okunması gerekiyor. Silahlı Kuvvetlerde bunlardan birebir etkilenecek olan biziz, sizsiniz… Sahadaki arkadaşlarımız…”
ilgili konuşmasını izlemek veya okumak için tıklayınız :
27 Haziran’da izlediğimiz bu açıklamasından sadece 12 gün sonra (9 Temmuz günü) sitemizde de yayınladığımız haberde de olduğu gibi, İzmir Cumhuriyet Başssavcılığı tarafından, "İzmir'deki askeri casusluk soruşturmasında çeşitli usulsüzlükler yapılarak sahte delil üretildiği" iddialarıyla ilgili soruşturma kapsamında 10 ilde başlatılan operasyonda, 2 amiral ve 4 binbaşı hakkında gözaltı kararı verildiği, bir binbaşı gözaltına alınırken, 2 amiral ve 3 binbaşı ise rapor aldıkları için gözaltı işlemi uygulanamadığı” haberi düştü. http://www.emekliasubaylar.org/haberler/item/1473-aralarinda-amirallerin-de-oldugu-6-muvazzaf-subay-hakkinda-gozalti-karari
Bu haberi hazırlayıp yayınlarken, bir hafızamın bir kenarına not ettiğim Sn. Keser’in yukarıdaki cümleleri aklıma takıldı ve bu konuyu, haberin altına bir yorum olarak şu cümlelerle ekleme gereği duydum.
Mustafa Aytar •9 Temmuz 2016 14:42
TEMAD Genel Başkanı’nın son açıklamalarında değindiği konular içerisinde “TSK içerisinde önümüzdeki günlerde ve YAŞ sürecinde kıyametler kopabilir, ordu içerisinde bir yapılanma olabilir, bir dönüşüm olabilir…” şeklinde öngörüleri de yer almıştı. Deniz Kuvvetleri içerisinde başlayan, yakında diğer kuvvetler içerisinde de yaşanmasını beklenen gelişmeler dikkatle izlenmelidir.
Sitemizi dikkatle takip ettiğini bildiğimiz Genel Başkanımızın bu yorum gözünden kaçmamış olacak ki, beni arayarak "Bir buçuk saatlik bu videoda en can alıcı nokta olan, bu çok önemli hususu yakaladığımı ifade ederek, konuya dikkat çektiğim için teşekkür etmiş, bunu ayrı bir paylaşım halinde de yayınlamamın faydalı olacağını belirtmişti. Ben de bu şekilde paylaştım.
Daha sonraki gelişmelerle, son olarak yaşanan 15 Temmuz darbe girişimi ve ortaya çıkan bazı inanılmaz gerçekler ve nihayetinde Sayın Başkan’ın sosyal medyadaki paylaşımları konularında fikir teatisinde bulunmak ve düşüncelerimi iletmek üzere Sayın Keser ile devam eden bir dizi telefon görüşmelerimiz oldu.
İşte bu görüşmeler içerisinde Sayın Keser’in "off record kaydıyla" anlattığı bazı hususların dışındaki önemli konuları kendisinden de izin alarak buradan sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şimdi bu görüşmelerden önemli konuları aktarıyorum.
* * *
Mustafa Aytar :
Sayın Genel Başkanım geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabınızdan ve TEMAD resmi web sitesinde alışkın olmadığımız bir biçimde iki paylaşım yapmıştınız. Bu paylaşımlarda yakında bazı açıklamalarda bulunacağım demiştiniz. Paylaşımlarınız oldukça ilgi topladı, merak uyandırdı ve tartışıldı. “Daha anlatacaklarım var, bekleyin, izleyin” dediğiniz hususları bizim aracılığımızla paylaşır mısınız?
![]() |
![]() |
![]() |
Evet, yazılarımda bahsettiğim konulardan mesela birini sana anlatayım. Daha sonra diğer konularda da konuşuruz.
General PARTİGÖÇ ile ilişkili olanlar şimdi sıkıştılar ve bu işten sıyrılmaya çalışıyorlar. Dikkat edersen bu isimler şimdi kendi sayfalarında paylaşımlar yaparak kendilerini savunmaya çalışıyorlar.
Yazımda “PARTİGÖÇ’ün TEMAD içerisindeki uzantılarını ihraç ettik” demiştim, dikkat edersen yazıda “PARALEL’in TEMAD içerisindeki uzantıları” diye bir ifade kullanmadım. “PARTİGÖÇ” diye belirttim. Neden? Çünkü “Genelkurmay’da astsubayların intibakları gibi bazı konuları PARTİGÖÇ yaptı, TEMAD’ın bir katkısı olmadı” diyen bir grup var mı? Evet var. O grupta kimlerin olduğunun tüm meslaktaşlarımızın bilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Şimdi bu adamlar beni defalarca mahkemeye verdiler mi? Evet.
Bu adamlar bana orduevi yasağı getirdiler mi? Evet.
Bu adamlara rağmen bizim çabamızla çıkarttırdığımız intibakları sahiplenmeye çalıştılar mı? Evet.
Ben de bu son yazımda dediğim gibi, biz bu adamların her şeyini deşifre edeceğiz. En başta da PARTİGÖÇ’ün TEMAD içerisine nasıl sızdığını.
Şimdi de bu röportajla onu deşifre ediyorum.
PARTİGÖÇ ve onun adamları, yani bazı generaller TEMAD’ı yıkmak için bazı operasyonlarla yıkamayınca, (örnek; Olağanüstü Genel Kurul operasyonu ve diğer seçimlerle yıkmak istediler) planları gerçekleşmeyince, dışarıdan TEMAD’a girdi yapabilmek için şu planlarını uygulamak istediler;
TEMAD’a alternatif bir oluşum kurdurdular. Neydi o oluşum? SENDİKA.
Peki bu sendikanın Genel Başkanı kimdi? Ahmet Zengin..
Bu sözde SENDİKA’ının kuruluş şemasını incelediniz mi? Ben buradan söyleyeyim;
a. Sözde Sendika’nın Genel Başkanı ; Ahmet Zengin
b. Sözde İstanbul İl Başkanı; İbrahim Koldamca
c. Sözde İzmir İl Başkanı; Atilla Abaylı
d. Sözde Antalya İl Başkanı; Dede Ersel Aksu
Şimdi de gelelim bu sözde sendika’nın ödüllendirdiği, boynuna madalya taktığı kişilere;
Şimdi bizi 2013’deki birinci olağanüstü genel kurula götüren bu insanların iyi anlaşılmasını istiyorum.
Kimdi o isimler?
a. Başkan; Mehmet Ali Sarıkaya
b. Ayhan Yıldırım
c. Naim Örengül
d. Yalçın Kaçar
e. Yunus Ekinci
f. Muharrem Baskak
Bu isimlerden Mehmet Ali Sarıkaya; 20-21 yıl süreyle Generallere emir astsubaylığı yapmış biri, şimdi ise bir emlak ofisinde generallerin emlak işlerini takip ediyor.
Bu ismini verdiğim şahıslar, yani PARTİGÖÇ teşkilatı ve uzantıları 2013’de yapılan seçimli olağanüstü genel kuruldan yaklaşık bir ay önce, Mehmet Ali Sarıkaya’nın Etimesgut’taki emlak ofisinde toplantı halinde iken oraya ani bir baskın yaptım. O gün bu şahıslar TEMAD’ı olağanüstü genel kurula götürmek, TEMAD’ı ele geçirmek ve beni devirmek için planlarını yapmak maksadıyla toplanmışlardı ve ben o toplantıyı bastım. Ama bu toplantı mahalli öyle herhangi bir şehir merkezinde bir mekan değildi. Burası şehrin dışında, Etimesgut taraflarında, etrafında yerleşim yeri, bina vs. olmayan, gözlerden ırak bir yerde, bir emlak satış ofisi ama bir adeta hücreevi denebilecek bir yerde toplantıda iken bunları yakaladım.
Şimdi, bu sözde sendika bu madalyaları bu adamlara niye verdi? Bizi olağanüstü genel kurula götürdükleri için verdi. Bu sözde sendikayı da Ahmet Zengin’i de, bu saydığım isimleri de herkesin çok iyi anlaması lazım.
Peki, bu sözde sendikanın kurulduğu yer neresiydi?
Açıklıyorum; İstanbul Küçükyalı’daki Kenan Evren Kışlası, İkmal Maliye Okul Komutanlığı…
![]() |
![]() |
Bu sözde sendikanın ikinci toplantısını yaptığı yer neresiydi?
İstanbul Selimiye Orduevi!
Bu hücreevivari yere neden ve nasıl gittiler onu da anlatayım.
Genel Merkez’de bana; “Biz Huzur Evine gidiyoruz” diyerek çıktılar. Ama onları hücre evinde yakaladım. Yalan söylediler bana. (Bundan neden şüphelendiniz, nasıl anladınız? soruma karşılık;) Huzurevleri Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı. Onların resmi bir sıfatı vardır. Eğer Huzurevine kurumsal anlamda bir ziyarette bulunmak istiyorsan bir gün önceden bunu Huzurevine haber vermen gerekiyor. Haber vermelisin ki onlar da bunu bakanlığına bildirebilsin. Bunu bana son anda söylüyorsan yalanı beceremiyorsun demektir.
Naim Örengül ve Yunus Ekinci bana bunu söyleyerek ayrıldılar ve gittiler.
* * *
Naim Örengül ve Yalçın Kaçar, Cuma günü istifa etmelerinden sonra pazartesi günü tekrar Genel Merkeze gelmişlerdir. Pazartesi günü yaptığımız Yönetim Kurulu Toplantısında Mehmet Ali Sarıkaya bana ; “Başkanım, bu arkadaşlar istifalarından vazgeçmek istiyorlar, biz tükürdüğümüzü yalacağız dediler ve geri dönmek istiyorlar” dedi.
(Bu geri dönüşün nedeni “acaba aldıkları emir gereği mi?” diye de bir soru geliyor akıllara)
Ben de tükürdüğünü yalamak isteyen bu insanlara “Bana yalama adam lazım değil, adam gibi adam lazım, istifalarını kabul ediyorum, dönüş yok, yerlerine yeni görevlendirmeler yapıyoruz, bir daha buraya ayak basmayacaklar!” dedim.
Aynı gün bu olayın öncesinde Mehmet Ali Sarıkaya Dede Ersel Aksu’yu Ankara’ya davet ederek bir sabah kahvaltısında bunları buluşturdu ve Dede Ersel Aksu röportaj yaptı bunlarla. Kahvaltıda benden gizli buluştuklarını duydum ve hemen Mehmet Ali Sarıkaya’yı aradım. “Hemşerim olduğu için Ankara’ya davet ettim kendisini” dedi bana.
* * *
O genel kurulda bana rakip olarak ortaya çıkan Genel Başkan adayı kimdi? Ahmet Zengin.
O genel kurul’da bizi içeriden yıkamayanlar ucu dışarıda olan, açık söyleyeyim; ucu Avrupa’ya uzanan, Yunanistan’a uzanan sözde bir sendikanın sözde başkanı…
İbrahim Koldamca!
İbrahim Koldamca, Genel Başkanı Ahmet Keser'in 24 Şubat 2014 tarihinde vefat eden annesinin cenaze merasiminin akabinde 1 Mart 2014’deki “Ölüm Orucunun ilk adımı eylemi” için İstanbul’a giderken “Kuru fasulye partisi” veren kişi.
Genel Merkez yönetimi ölüm orucuna başlayacakken bir gün öncesinde bu İbrahim Koldamca’nın ev sahipliğinde kuru fasulye partisi düzeniyordu.
Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği İstanbul İl Başkanı sıfatı taşımasına rağmen İstanbul’a gelen hiçbir misafirini karşılamayan sözde il başkanı.
TEMAD’dan ihraç edildikten sonra "İstanbul Emekli Astsubaylar Derneği" adıyla sözde bir dernek kuran sözde başkan.
Genel Merkez’in tüm uyarılarına rağmen, Ocak 2014’de Ankara’da Genelkurmay Başkanlığı binası önünde gösteri yapmaya kalkışmış, buna izin verilmemesi üzerine İstanbul’da Umur Talu’nun çalıştığı Habertürk binası önünde sokak gösterisi yapmıştır. Tüm uyarılarımıza rağmen o gün oraya 23 kişilik bir grup gitmiştir. Bu konuda ilginç detayları sonra anlatacağım. Sadece şunu söyleyeyim, o sokak gösterisi esnasında İbrahim Koldamca ile (HDP’ye yakınlığıyla tanıdığımız) Turgay Akın Umur Talu’nun gözleri önünde kavga etmişler ve astsubaylarının itibarını zedelemişlerdi.
![]() |
![]() |
Buradaki amaç, benim İbrahim Koldamca’yı uyarmama rağmen, Umur Talu’nun baskı görüp işten atılması ile ilgili bir girişim olabilir mi? Bunu sormak gerekiyor. Çünkü benzeri bir uygulama Balçiçek İlter için de yapılmıştı.
![]() |
![]() |
Bu isimlerden biri de Mustafa Erol.
![]() |
![]() |
TEMAD’ın yaptığı olağanüstü genel kurulunun iptali, derneğin kapatılması ve kayyuma devredilmesi için Cavit Kayıkçı dava açmıştı hatırlarsın. Kayıkçı’nın bu davalardaki şahitleri kimlerdi?
a. Ayhan Yıldırım,
b. Mustafa Erol
c. Cengiz Erten
d. Yaşar İral (TEMAD Eskişehir İl Bşk.)
d. Vecdi Cengiz (TEMAD Adapazarı Bşk.)
Bu arada, bu davada şahitlik yapmaları için 30’ar TL şahitlik parası almış olduklarını biliyor musun?
Yeri gelmişken şunu da söyleyeyim, TEMAD Eskişehir İl Başkanı Yaşar İral, Kıbrıs’ta darp edilen astsubay konusunda Kasım 2013’de Meclis önünde Ankara’da yaptığımız basın açıklamasına kendisi Ankara’da olduğu halde katılmamıştır.
(Not-1: Sahi, Yaşar bey bugüne kadar TEMAD’ın genel kurulları dışında bugüne kadar hangi eylemine katılmıştır?
Not-2 Eskişehir’de ikinci bir şubenin açılmasına yol açan nedenlerden biri de bu olabilir mi acaba?)
(Söyleşi : Mustafa Aytar)
TEMAD Genel Başkanı Ahmet Keser’in 27 Haziranda yayınlanan ve yaklaşık bir buçuk saatlik video halindeki açıklamaları içerisinde dikkatimi çeken ve not aldığım bir ayrıntı vardı. Videoda özetle şöyle diyordu :
“Biz bazen global değerlendirmeler yapıyoruz.. Türkiye’de önümüzdeki günler bir sıkıntı ile karşı karşıya kalabiliriz. Türkiye’de bu Yüksek Askeri Şura kararlarından sonra Ordu içerisinde dışarıda çok hissedilmeyen kıyametler kopabilir. Türkiye’de Ordu içerisinde bir yapılanma olabilir. Ordu içerisinde bir dönüşüm olabilir. Bakın Cumhurbaşkanı gidiyor Harp Akademileri’nde bir konuşma yapıyor, ardından şey manifesto yazıyor, öbürü cevap yazıyor falan… Onların hepsinin iyi okunması gerekiyor. Silahlı Kuvvetlerde bunlardan birebir etkilenecek olan biziz, sizsiniz… Sahadaki arkadaşlarımız…”
ilgili konuşmasını izlemek veya okumak için tıklayınız :
27 Haziran’da izlediğimiz bu açıklamasından sadece 12 gün sonra (9 Temmuz günü) sitemizde de yayınladığımız haberde de olduğu gibi, İzmir Cumhuriyet Başssavcılığı tarafından, "İzmir'deki askeri casusluk soruşturmasında çeşitli usulsüzlükler yapılarak sahte delil üretildiği" iddialarıyla ilgili soruşturma kapsamında 10 ilde başlatılan operasyonda, 2 amiral ve 4 binbaşı hakkında gözaltı kararı verildiği, bir binbaşı gözaltına alınırken, 2 amiral ve 3 binbaşı ise rapor aldıkları için gözaltı işlemi uygulanamadığı” haberi düştü. http://www.emekliasubaylar.org/haberler/item/1473-aralarinda-amirallerin-de-oldugu-6-muvazzaf-subay-hakkinda-gozalti-karari
Bu haberi hazırlayıp yayınlarken, hafızamın bir kenarına not ettiğim Sn. Keser’in yukarıdaki cümleleri aklıma takıldı ve bu konuyu, haberin altına bir yorum olarak şu cümlelerle ekleme gereği duydum.
Mustafa Aytar •9 Temmuz 2016 14:42
TEMAD Genel Başkanı’nın son açıklamalarında değindiği konular içerisinde “TSK içerisinde önümüzdeki günlerde ve YAŞ sürecinde kıyametler kopabilir, ordu içerisinde bir yapılanma olabilir, bir dönüşüm olabilir…” şeklinde öngörüleri de yer almıştı. Deniz Kuvvetleri içerisinde başlayan, yakında diğer kuvvetler içerisinde de yaşanmasını beklenen gelişmeler dikkatle izlenmelidir.
Sitemizi dikkatle takip ettiğini bildiğimiz Genel Başkanımızın bu yorum gözünden kaçmamış olacak ki, beni arayarak "Bir buçuk saatlik bu videoda en can alıcı nokta olan, bu çok önemli hususu yakaladığımı ifade ederek, konuya dikkat çektiğim için teşekkür etmiş, bunu ayrı bir paylaşım halinde de yayınlamamın faydalı olacağını belirtmişti. Ben de bu şekilde paylaştım.
Daha sonraki gelişmelerle, son olarak yaşanan 15 Temmuz darbe girişimi ve ortaya çıkan bazı inanılmaz gerçekler ve nihayetinde kendisinin sosyal medyadaki paylaşımları konularında fikir teatisinde bulunmak ve düşüncelerimi iletmek üzere Sayın Keser ile devam eden bir dizi telefon görüşmelerimiz oldu.
İşte bu görüşmeler içerisinde Sayın Keser’in "off record kaydıyla" anlattığı bazı hususların dışındaki önemli konuları kendisinden de izin alarak buradan sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şimdi bu görüşmelerden önemli konuları aktarıyorum.
* * *
Mustafa Aytar :
Sayın Genel Başkanım geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabınızdan ve TEMAD resmi web sitesinde alışkın olmadığımız bir biçimde iki paylaşım yapmıştınız. Bu paylaşımlarda yakında bazı açıklamalarda bulunacağım demiştiniz. Paylaşımlarınız oldukça ilgi topladı, merak uyandırdı ve tartışıldı. “Daha anlatacaklarım var, bekleyin, izleyin” dediğiniz hususları bizim aracılığımızla paylaşır mısınız?
![]() |
![]() |
![]() |
Evet, yazılarımda bahsettiğim konulardan mesela birini sana anlatayım. Daha sonra diğer konularda da konuşuruz.
General PARTİGÖÇ ile ilişkili olanlar şimdi sıkıştılar ve bu işten sıyrılmaya çalışıyorlar. Dikkat edersen bu isimler şimdi kendi sayfalarında paylaşımlar yaparak kendilerini savunmaya çalışıyorlar.
Yazımda “PARTİGÖÇ’ün TEMAD içerisindeki uzantılarını ihraç ettik” demiştim, dikkat edersen yazıda “PARALEL’in TEMAD içerisindeki uzantıları” diye bir ifade kullanmadım. “PARTİGÖÇ” diye belirttim. Neden? Çünkü “Genelkurmay’da astsubayların intibakları gibi bazı konuları PARTİGÖÇ yaptı, TEMAD’ın bir katkısı olmadı” diyen bir grup var mı? Evet var. O grupta kimlerin olduğunun tüm meslaktaşlarımızın bilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Şimdi bu adamlar beni defalarca mahkemeye verdiler mi? Evet.
Bu adamlar bana orduevi yasağı getirdiler mi? Evet.
Bu adamlara rağmen bizim çabamızla çıkarttırdığımız intibakları sahiplenmeye çalıştılar mı? Evet.
Ben de bu son yazımda dediğim gibi, biz bu adamların her şeyini deşifre edeceğiz. En başta da PARTİGÖÇ’ün TEMAD içerisine nasıl sızdığını.
Şimdi de bu röportajla onu deşifre ediyorum.
PARTİGÖÇ ve onun adamları, yani bazı generaller TEMAD’ı yıkmak için bazı operasyonlarla yıkamayınca, (örnek; Olağanüstü Genel Kurul operasyonu ve diğer seçimlerle yıkmak istediler) planları gerçekleşmeyince, dışarıdan TEMAD’a girdi yapabilmek için şu planlarını uygulamak istediler;
TEMAD’a alternatif bir oluşum kurdurdular. Neydi o oluşum? SENDİKA.
Peki bu sendikanın Genel Başkanı kimdi? Ahmet Zengin..
Bu sözde SENDİKA’ının kuruluş şemasını incelediniz mi? Ben buradan söyleyeyim;
a. Sözde Sendika’nın Genel Başkanı ; Ahmet Zengin
b. Sözde İstanbul İl Başkanı; İbrahim Koldamca
c. Sözde İzmir İl Başkanı; Atilla Abaylı
d. Sözde Antalya İl Başkanı; Dede Ersel Aksu
Şimdi de gelelim bu sözde sendika’nın ödüllendirdiği, boynuna madalya taktığı kişilere;
Şimdi bizi 2013’deki birinci olağanüstü genel kurula götüren bu insanların iyi anlaşılmasını istiyorum.
Kimdi o isimler?
a. Başkan; Mehmet Ali Sarıkaya
b. Ayhan Yıldırım
c. Naim Örengül
d. Yalçın Kaçar
e. Yunus Ekinci
f. Muharrem Baskak
Bu isimlerden Mehmet Ali Sarıkaya; 20-21 yıl süreyle Generallere emir astsubaylığı yapmış biri, şimdi ise bir emlak ofisinde generallerin emlak işlerini takip ediyor.
Bu ismini verdiğim şahıslar, yani PARTİGÖÇ teşkilatı ve uzantıları 2013’de yapılan seçimli olağanüstü genel kuruldan yaklaşık bir ay önce, Mehmet Ali Sarıkaya’nın Etimesgut’taki emlak ofisinde toplantı halinde iken oraya ani bir baskın yaptım. O gün bu şahıslar TEMAD’ı olağanüstü genel kurula götürmek, TEMAD’ı ele geçirmek ve beni devirmek için planlarını yapmak maksadıyla toplanmışlardı ve ben o toplantıyı bastım. Ama bu toplantı mahalli öyle herhangi bir şehir merkezinde bir mekan değildi. Burası şehrin dışında, Etimesgut taraflarında, etrafında yerleşim yeri, bina vs. olmayan, gözlerden ırak bir yerde, bir emlak satış ofisi ama bir adeta hücreevi denebilecek bir yerde toplantıda iken bunları yakaladım.
Şimdi, bu sözde sendika bu madalyaları bu adamlara niye verdi? Bizi olağanüstü genel kurula götürdükleri için verdi. Bu sözde sendikayı da Ahmet Zengin’i de, bu saydığım isimleri de herkesin çok iyi anlaması lazım.
Peki, bu sözde sendikanın kurulduğu yer neresiydi?
Açıklıyorum; İstanbul Küçükyalı’daki Kenan Evren Kışlası, İkmal Maliye Okul Komutanlığı…
![]() |
![]() |
Bu sözde sendikanın ikinci toplantısını yaptığı yer neresiydi?
İstanbul Selimiye Orduevi!
Bu hücreevivari yere neden ve nasıl gittiler onu da anlatayım.
Genel Merkez’de bana; “Biz Huzur Evine gidiyoruz” diyerek çıktılar. Ama onları hücre evinde yakaladım. Yalan söylediler bana. (Bundan neden şüphelendiniz, nasıl anladınız? soruma karşılık;) Huzurevleri Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı. Onların resmi bir sıfatı vardır. Eğer Huzurevine kurumsal anlamda bir ziyarette bulunmak istiyorsan bir gün önceden bunu Huzurevine haber vermen gerekiyor. Haber vermelisin ki onlar da bunu bakanlığına bildirebilsin. Bunu bana son anda söylüyorsan yalanı beceremiyorsun demektir.
Naim Örengül ve Yunus Ekinci bana bunu söyleyerek ayrıldılar ve gittiler.
* * *
Naim Örengül ve Yalçın Kaçar, Cuma günü istifa etmelerinden sonra pazartesi günü tekrar Genel Merkeze gelmişlerdir. Pazartesi günü yaptığımız Yönetim Kurulu Toplantısında Mehmet Ali Sarıkaya bana ; “Başkanım, bu arkadaşlar istifalarından vazgeçmek istiyorlar, biz tükürdüğümüzü yalacağız dediler ve geri dönmek istiyorlar” dedi.
(Bu geri dönüşün nedeni “acaba aldıkları emir gereği mi?” diye de bir soru geliyor akıllara)
Ben de tükürdüğünü yalamak isteyen bu insanlara “Bana yalama adam lazım değil, adam gibi adam lazım, istifalarını kabul ediyorum, dönüş yok, yerlerine yeni görevlendirmeler yapıyoruz, bir daha buraya ayak basmayacaklar!” dedim.
Aynı gün bu olayın öncesinde Mehmet Ali Sarıkaya Dede Ersel Aksu’yu Ankara’ya davet ederek bir sabah kahvaltısında bunları buluşturdu ve Dede Ersel Aksu röportaj yaptı bunlarla. Kahvaltıda benden gizli buluştuklarını duydum ve hemen Mehmet Ali Sarıkaya’yı aradım. “Hemşerim olduğu için Ankara’ya davet ettim kendisini” dedi bana.
* * *
O genel kurulda bana rakip olarak ortaya çıkan Genel Başkan adayı kimdi? Ahmet Zengin.
O genel kurul’da bizi içeriden yıkamayanlar ucu dışarıda olan, açık söyleyeyim; ucu Avrupa’ya uzanan, Yunanistan’a uzanan sözde bir sendikanın sözde başkanı…
İbrahim Koldamca!
İbrahim Koldamca, Genel Başkanı Ahmet Keser'in 24 Şubat 2014 tarihinde vefat eden annesinin cenaze merasiminin akabinde 1 Mart 2014’deki “Ölüm Orucunun ilk adımı eylemi” için İstanbul’a giderken “Kuru fasulye partisi” veren kişi.
Genel Merkez yönetimi ölüm orucuna başlayacakken bir gün öncesinde bu İbrahim Koldamca’nın ev sahipliğinde kuru fasulye partisi düzenleniyordu.
Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği İstanbul İl Başkanı sıfatı taşımasına rağmen İstanbul’a gelen hiçbir misafirini karşılamayan sözde il başkanı.
TEMAD’dan ihraç edildikten sonra "İstanbul Emekli Astsubaylar Derneği" adıyla sözde bir dernek kuran sözde başkan.
Genel Merkez’in tüm uyarılarına rağmen, Ocak 2014’de Ankara’da Genelkurmay Başkanlığı binası önünde gösteri yapmaya kalkışmış, buna izin verilmemesi üzerine İstanbul’da Umur Talu’nun çalıştığı Habertürk binası önünde sokak gösterisi yapmıştır. Tüm uyarılarımıza rağmen yine de o gün oraya 23 kişilik bir grupla gitmiştir. Bu konuda ilginç detayları sonra anlatacağım. Sadece şunu söyleyeyim, o sokak gösterisi esnasında İbrahim Koldamca ile (HDP’ye yakınlığıyla tanıdığımız) Turgay Akın Umur Talu’nun gözleri önünde kavga etmişler ve astsubaylarının itibarını zedelemişlerdi.
![]() |
![]() |
Buradaki amaç, benim İbrahim Koldamca’yı uyarmama rağmen, Umur Talu’nun baskı görüp işten atılması ile ilgili bir girişim olabilir mi? Bunu sormak gerekiyor. Çünkü benzeri bir uygulama Balçiçek İlter için de yapılmıştı.
![]() |
![]() |
Bu isimlerden biri de Mustafa Erol.
![]() |
![]() |
TEMAD’ın yaptığı olağanüstü genel kurulunun iptali, derneğin kapatılması ve kayyuma devredilmesi için Cavit Kayıkçı dava açmıştı hatırlarsın. Kayıkçı’nın bu davalardaki şahitleri kimlerdi?
a. Ayhan Yıldırım,
b. Mustafa Erol
c. Cengiz Erten
d. Yaşar İral (TEMAD Eskişehir İl Bşk.)
d. Vecdi Cengiz (TEMAD Adapazarı Bşk.)
Bu arada, bu davada şahitlik yapmaları için 30’ar TL şahitlik parası almış olduklarını biliyor musun?
Yeri gelmişken şunu da söyleyeyim, TEMAD Eskişehir İl Başkanı Yaşar İral, Kıbrıs’ta darp edilen astsubay konusunda Kasım 2013’de Meclis önünde yaptığımız basın açıklamasına kendisi Ankara’da olduğu halde katılmamıştır.
(Not-1: Sahi, Yaşar bey bugüne kadar genel kurullar dışında bugüne kadar TEMAD'ın hangi eylemine katılmıştır?
Not-2 Eskişehir’de ikinci bir şubenin açılmasına yol açan nedenlerden biri de bu olabilir mi acaba?)
(Söyleşi : Mustafa Aytar)
(1923 -KULELİ)
Başbakan: “Mevcut yapıda Silahlı Kuvvetler bir sürü ilgisiz mevzularla da meşgul olmak zorunda kalıyordu. Şimdi enerjisini azaltan bu yapıları, Silahlı Kuvvetler’den ayırdık. Boş duran bir bakanımız (Milli Savunma Bakanı’nı kastediyor) vardı, ona bu işleri zimmetledik. İşin özeti bu.”
(Basından)
(Başbakan'ın açıklamalarının tamamını buradan okuyabilirsiniz
* * *
“Türkiye’nin baş döndürücü bir hızla ve çok ciddi bir süreçten geçtiğini hep birlikte görüyoruz. Dolayısıyla Türkiye’de bütün sistemler değişirken bizim içinden çıktığımız ocak olan Silahlı Kuvvetler, dolayısıyla da bunlara bağlı Kuvvet Komutanlıkları sürekli olarak değişirken TEMAD’ın olduğu yerde sayması mantığa ve akla çok uymuyor. Dolayısıyla TEMAD’ın da derhal yeni bir vizyona geçiş yapması gerekiyor…”
Böyle söylüyordu TEMAD Genel Başkanı Sayın Ahmet Keser…
15 Temmuz’da yaşanan başarısız darbe girişiminden sonra toplumda yaşanan şok bir yandan devam ederken, peşinden OHAL’in ilan edilmesiyle birlikte devletin her kademesinde olağanüstü gelişmeler yaşanmaya başladı. Bunun en büyük dalgası, kaçınılmaz olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinde görüldü.
![]() |
![]() |
![]() |
Peş peşe yayınlanan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile Yüksek Askeri Şura’nın yapısı değiştirildi, Jandarma ve Sahil Güvenlik İçişleri Bakanlığına, Kuvvet Komutanlıkları ise Milli Savunma Bakanlığına bağlandı, Askeri okullar kapatıldı, Milli Savunma Üniversitesi kuruldu, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın TSK komuta kademesine doğrudan emir verme yolu açıldı, Tersaneler, askeri fabrikalar Milli Savunma Bakanlığına, GATA ve askeri hastaneler Sağlık Bakanlığına devredildi, Tüm bunların yanı sıra, oranları üst rütbelerde daha fazla, ast rütbelere geldikçe azalan bir oranla TSK’dan çok büyük sayılarda ihraçlar gerçekleştirildi.
Görülüyor ki TSK içerisinde bu radikal değişimler bundan sonra da devam edecek. İşte, yaşanan bu fırtınalı günlerde TEMAD, donanımıyla, bilgi birikimiyle, tecrübesiyle bu değişim sancısında üzerine düşeni yapmak üzere çoktan kollarını sıvamış ve adımlarını atmıştı.
Genel Merkezde ilk planlama çalışmalarının akabinde, geçtiğimiz hafta 4-5 Ağustos 2016 tarihlerinde iki gün süren bir faaliyet icra edildi.
Bu çalışmalara kısaca değineyim; Bu icraat içerisinde, TEMAD Genel Merkez Yönetim Kurulu’nun haricinde diğer illerde yaşayan, sosyal medyada tanınan veya tanınmayan, ancak bu camianın (Genel Başkanın deyimiyle) “think tank’çileri”, “toplum mühendisleri” olarak değerlendirdiği kişilerden oluşan yaklaşık 20 kişilik bir Komisyon kurulması planlanmış, Ankara’ya davet edilmiş ve beyin fırtınası yapmak üzere bir araya getirilmiş oldu. Bu Komisyon içerisinde sitemizin değerli yöneticileri olarak Halil Ergenli, Tayyar Yıldırım, Mustafa C.Sadakoğlu ile birlikte Mustafa Aytar olarak benim de bulunuyor olmam bizler için ayrı bir onur kaynağı oldu.
Tabi çalışmaların sadece bu kişiler ile sınırlı olmadığını da Genel Başkan ile daha sonradan yaptığımız görüşmede öğrendim. Görüşmemizde Genel Başkan, önümüzdeki zamanlarda Şube Başkanları nezdinde ayrıca toplantılar yapacağını, bunun hazırlığı içerisinde olduğunu ifade etti.
Şu günlerde sosyal medyada bazı meslektaşlarımızın sürekli olarak; “durum ortadayken, ülke bu haldeyken TEMAD ne yapıyor?” diye hayıflanmalarını okudukça, bu iki günlük zamanda içerisinde bulunduğum bu önemli faaliyetleri, Genel Merkez tarafından üyelerine duyurulmasını beklemeden kendi çapımda sizlere aktarmak istedim…
Arkadaşlar TEMAD durmuyor, TEMAD koşuyor. Gördüm ki TEMAD bugünlere çoktan hazırmış zaten. Bu hazırlığı Ahmet Keser şu ifadesiyle izah ediyor;
“Biz buna hazır mıydık? Evet hazırdık. Buna ne zaman hazırlandık? Bu duruma biz tüzük kurultayı ile birlikte hazırlandık.”
Genel Başkan yaşadığımız bu süreç ile ilgili ise şunları söylüyor;
“Önümüzdeki süreç içerisinde Türk Silahlı Kuvvetleri nasıl şekillendirilecek? Buna çok kısa bir analiz yaparak değineyim. Bu konuda sizlerin de fikirlerinizi alacağız. 15 Temmuz’da bir vaka yaşadık. Herkes bunun adına başka bir şey diyebilir. Fakat bu vakanın bir amacı, bir de tarzı vardı. Biz hep tarzını konuştuk. Yani olaya darbe dedik. Darbe bir tarzdı. Amaç değildi. Amaç farklı bir şey. Dolayısıyla ortaya amacı koymakta yarar var. Amaç, Türkiye’de bir iç savaş çıkartmak, bunun adını koyalım.
Hükümet’i ele geçirmek, devleti ele geçirmek. Zaten bunlar elinde idi. Öyleyse elinde olan bir şey için tekrar silahlı bir kalkışmaya geçmesi bu insanların düşünebileceği bir şey değil.
Bu insanlardan kastım şu; Bu operasyonun arkasında, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yapılan bu operasyonun arkasında kesinlikle ABD ve İsrail var. Kesinlikle birinci aktörleri bunlar. Sonra ikinci aktörlere geçerseniz, başta İngiltere, Almanya olmak üzere Avrupa Birliği vs.i koyabilirsiniz. Böyle komedi bir darbe zaten olmaz. Asker mantalitesi ile de baktığınız zaman çok oturmuyor. Dört tane tankı hangi amaç ile getirirseler getirsinler Boğaz Köprüsünün sadece Anadolu yakasından Avrupa yakasına geçişine koyup da 15 milyonluk bir şehri zaptetmek mümkün değil.
Oraya neden kondu? Çünkü o şehrin simgesi var. Bir iki tane simgesi var, nedir bunlar? Sultanahmet Camii, Topkapı sarayı, Boğaziçi köprüsü bir simge. Siz Sultanahmet Camiine her zaman gitmezsiniz, Topkapı sarayına her zaman gitmezsiniz ama bu ülkede yaşayan insanların büyük bir kısmı o birinci köprüyü muhakkak kullanmışlardır ve o köprüden her geçişte o köprü her dizinin ara fragmanında göründüğünde aklınıza darbe çağrıştıracaktır.
Bu tür algıyı oturtmak için o tür mekânlar hassaten seçilir. Burada da Genelkurmay Başkanlığı, Özel Kuvvetler ve Kızılay’ın seçilmesindeki mantık, mantalite bu. Siz eğer darbeyi hükümet’e karşı, hükümetin başına karşı yapmak isterseniz hükümet içerisinden bir kişinin veya bir siyasetçinin ölmesini düşünebilirsiniz. Fakat baktığınızda böyle bir şey yok.
Demek ki amaç birini öldürmek veya derdest etmek değil, karıştırmak, karşıtlık yaratmak. Peki bu birinci aşama, bu amacı güden insanlar ya da gruplar için başarısızlıkla mı sonuçlandı? Şahsi fikrimi söylüyorum; asla, tam tersine kendi içerisinde tutarlı ve başarılı oldu. Çünkü onun planı o kadardı. Yani Kuleli Askeri Lisesinden öğrencileri çıkarttığında Kuleli’deki çocuklar buna inandı, o tankları oraya götüren subaylar, astsubaylar inandı. Ama bunu planlayan insanlar onların inanacağını hesaplayarak yaptılar ve oraya kadar götürdüler. Orada bıraktılar. O tarihten sonra Türkiye’nin karışma ihtimali yüksekti. Neden? Bakıyorsunuz sokaklarda insanlar meydanlara çıkıyor, bir de evlerde onları izleyenler var. Sokaktaki insanların tersine evlerde onları izleyen insanlar var. Şimdi evlerde izleyen insanlar gözlemci ve bir şey söylüyorlar. Diyorlar ki; “bunların sokağa çıkma gerekçesi ne?” Sokaktaki insanlar da “evdeki insanlar neden çıkmıyor?” diyor.
Böyle bir psikolojik ve sosyolojik bir ayrışma var. Bu darbe girişiminin bundan sonraki basamakları ne olacak?”
Genel Başkan bundan sonraki ihtimaller üzerinde de kısa bir değerlendirme yaptıktan ve bu değerlendirme içerisine TEMAD ve astsubay faktörünü oturttuktan sonra şöyle konuşuyor;
“2013 Genel Kurulu, Genelkurmay içerisinden bir yapının girdisiyle oldu. Bunlar beni yıkmak için operasyon çekiyorlar. Yeni listeler çıkartıyorlar. Oydu, buydu. Ama buna izin vermedim. Buradaki kastı görüyorsunuz. Kasıt; “Astsubayların ne kadar önemli olduğu”dur. STK’ların kontrol edilmesi lazım. Bu darbe girişiminde kontrol edilemeyen güç Astsubaylar oldu. Ben birçok kez yaptığım konuşmalarda bunu irdeledim, söyledim. Dedim ki, bu ülkenin en zayıf karnı, en yumuşak karnı olan iki unsurdan biri bütün raporlara göre astsubaylardır. Bu, insanlara çok uçuk geldi. “Astsubaylarla ne alakası var?” Arkadaşlar bugün gördük, rejimin değiştirilmesinin ya da değiştirilememesinin önündeki engel, ya da rejimin devamı için bir güç. Nereden bakarsanız bakın. Astsubayların şu anda 100 bin astsubayın ülke kaderini nasıl değiştirdiğini gördük. Ve bir tane astsubay dahi halka ateş etmedi. Verilerde hiç yok. Generallerin % 44’ü bu operasyona katılmış ve tutuklanmış, subayların % 5’i kendi içerisinde, astsubaylarda da % 0,7. Böyle baktığınız zaman astsubaylar bunu yapanlara yüz vermemiş. Astsubaysız ihtilalin ne olacağı görüldü.
Bunu dört sene önce de bize yazılı olarak raporladılar. Hatta bu raporu Başbakanla, Cumhurbaşkanıyla ve diğer yerlerle paylaştılar.
Şimdi zaman zaman diyorlar ki “Partigöç şunu yaptı, bunu yaptı” Arkadaşlar, bugün bu ihtilali durduran nedenlerden biri nedir biliyor musunuz? 1 Kasım seçimlerinden sonra Astsubaylara verilen intibaklar vardı. Astsubaylar siyasetin bir şeyler yapabileceğine inandığı için siyasete bir kredi verdiler. Eğer o dönem siyaset bunu yapmasaydı, dikine dikine gitseydi, generallerin söylediğini yapsaydı ki generaller bu ülkede istedikleri her şeyi yaptırıyor, durum değişik olurdu.
Bir de, asla general düşmanı değilim, TSK’nın bütünlüğünden yanayım, dört kez beni ziyaret ettiklerinde ölüm orucuna çıktığımızda TSK’ya asla çatmadım ve atılacak slogan dört adet idi, onu verdim, onun dışında başka hiçbir bir slogan atılmasın dedim. Hele de “Vur vur inlesin Genelkurmay dinlesin” sloganını da hiç sevmem onu da söyleyeyim. Çünkü Genelkurmay farklı şey, Genelkurmay’daki o oligarşik yapı farklı bir şey. Şimdi, insanlar o süreci de kullanmaya çalıştılar. Ondan sonra eylemi bitirdik, diplomasiye geçtik. Bugün bu noktadayız.
İyi ki böyle geldi. Birçok insan eylem için bizleri sokaklara çekmeye çalıştı. Eğer biz sokaklara çıksaydık, ciddi bir operasyon bizim üzerimizden yapılabilirdi. Böyle bir ihtimal var. Çünkü eğer Ankara’da kurum ve kuruluşlarla olan ilişkileriniz detaya dayanıyorsa, detayı alabilecek bir organizasyona dayanıyorsa elinizdeki bilgileri de verileri de yapacağınız işlerde kullanabiliyorsanız bazı şeylerin önünü alma imkânınız var. Biz de öyle yapmaya çalıştık. Eylem, eylem diyen insanlara “bu süreç o süreç değil” diyerek hassaten direndik, dikkat ederseniz. Ve geldiğimiz noktada da bir takım sıkıntıların önü kesilmiş oldu.
Ömer (Kısrure) Bey bilir, denizciler bir ara üniformalarını giyip Gölcük’te yürüyüş yapacaklardı. Gölcük meydanında yürüyeceklerdi. Yani Silahlı Kuvvetler kaynıyordu, şu anda da kaynıyor.
Yaptığım televizyon konuşmalarında ya da içe dönük konuşmalarımızda bir takım şeyler söyledik. Mesela birkaç ay evvel TSK’nın derhal bir organizasyona gitmesi gerektiğini, ordunun birtakım şeylerden arındırılması gerektiğini, yeniden yapılandırılması gerektiğini, kuvvetlendirmenin formüllerini söyledik. Ama hayata geçirilemedi.
Bugün işte gördüğünüz ucube bir yapıyla karşı karşıyayız.
Bundan sonra ne yapılması lazım?
Arkadaşlar şimdi at izi, it izi birbirine karışmaya başladı. Ve her kafadan ses çıkıyor. Artık aklıselim kurum ve kuruluşların olaya müdahale olması gerekiyor. Bizim kuruluşumuz da bunlardan biri.
Yarından itibaren yeni bir sisteme geçiyoruz. O da şu;”
Genel Başkan bu sistemi ayrıntılarıyla anlattığında sonuç olarak, bugün TSK’nın yeniden şekillendirilmesinde siyasilere ulaşmamızda, çalışmalarımızın doğrudan veya dolaylı olarak kendilerine ulaştırılmasında ve ortak çalışma ortamı kurulmasında çok önemli isimler ve kuruluşlar ile bir tür stratejik ortaklığa gidildiğini gördük.
Şahsen Genel Başkanımız ve Genel Merkez yönetimi ile daha öncelerde de yaptığım görüşmelerde bunun emarelerini zaten alıyordum, bu iki günlük faaliyetlerimiz içerisinde de bölgelerden gelen diğer çalışma arkadaşlarımız da bu ilişkileri detayları ile birlikte görme fırsatını yakalamış oldular.
Bu iki gün içerisinde bizler, Genel Başkanımız ve yönetim kurulumuzun, geçmişteki ve bugünkü Cumhurbaşkanlarına, Başbakanlara, siyasi partilerin genel başkanlarına ve seçkin STK’lara, kamuoyunun yakından tanıdığı önemli kurum ve kuruluşlara danışmanlık yapmış ve yapmakta olan, raporlar sunan profesyonel think tank kuruluşları ile önemli isimlerle sıkı ilişkiler içerisinde olduğunu, bunlarla birebir görüşmeler yaptığına şahit olduk.
Normal bir ortamda çok yüksek maliyetlerle kurulabilecek bu tür ilişkilerin, tamamen bedelsiz olarak yürütüldüğüne, TEMAD’ın bu konularda hiçbir giderinin olmadığına şahit olduk.
Ziyarette bulunduğumuz şahsiyetlerin bizlere karşı samimi yaklaşımları, astsubaylar üzerindeki epey bilgi birikimi ve donanımlarının olduğunu gösteren konuşmaları, bizlere tavsiyeleri, en önemlisi de Genel Başkan ile olan ileri derecedeki dostluğa dayalı olduğunu gördüğümüz bu danışmanlık hizmetlerini tamamen gönüllü olarak yürüttüğünü açıkça ortaya koyuyordu.
Yine benzer şekilde bazı televizyoncularla, gazetecilerle de aynı şekilde iletişim içerisinde olduğunu da ilave edeyim.
* * *
Genel Başkan Ahmet Keser süreç ile ilgili değerlendirmelerini şöyle sürdürüyor;
“Tehlike geçti mi? Türkiye Cumhuriyeti için tehlike geçmedi arkadaşlar. Bundan sonra da sıkıntılı bir süreç başlıyor. Bu sıkıntılı süreçte duygularımızla değil de, ortak dille hareket etmemiz gerekiyor. Bizim rehberimiz Mustafa Kemal Atatürk’tür. Kiminle konuşursak konuşalım, kiminle görüşürsek görüşelim ki bu toplumda herkesle görüşüyorum yani. Cumhuriyet Halk Partisi’ne gittiğimizde de kaygılarımızı dile getirdik, Türkiye bu sıkıntıları yaşar dedik. Kendisi bize “Orduda darbe olur mu?” diye sorduğunda, hiyerarşik düzende olmaz, ama cemaatin kendi bir kalkışması olabilir, böyle bir şey mümkün, ondan sonra da bir sıkıntı yaşayabiliriz, ne tür bir sıkıntı yaşayabiliriz? Çünkü olağanüstü haller, olağanüstü durum geliştiriyor ve Türkiye bir sıkıntı ile karşı karşıya kalabilir, nedir o?” …
* * *
Genel Başkan burada bazı siyasi öngörülerinden ve yaşanacak muhtemel sıkıntıların neler olabileceğinden bahsettikten sonra devam ediyor;
“Arkadaşlar, darbe günü dikkatinizi çekti mi? Darbe girişiminin daha ilk saatlerinde, henüz uçaklar havada iken duruşumuzu, tepkimizi ortaya koyduk. Web sitemizden “DARBE GİRİŞİMİNİ TELİN EDİYORUZ” başlığıyla bildirimizi yayınladık. Fark ettik ki o anlarda birçok insanın dakika dakika siteden bizi ve duruşumuzu takip ettiklerini anladık…
Sözün özü, herkesin bildiği bir darbeyi canlı olarak yaşadık. Bundan sonra bir iç savaş tehdidi var. Suikast tehdidi var. Bu sokaktaki yığınlar bir müddet sonra umarım karşı karşıya gelmez. Karşı karşıya geldiklerinde de hepimize büyük görevler düşüyor.
Astsubayları bizim kontrol altında tutmamız lazım. Onun için sosyal medya ile ilgili arkadaşlarıma söylüyorum. Keşke bir televizyonumuz olsaydı. Keşke o dönem yapabilseydik. Bunları canlı olarak paylaşabilseydik. “
* * *
Genel Başkanımız burada TEMAD televizyonundan bahsetmişken daha sonradan yaptığımız görüşmede verdiği bilgileri aktarmak istiyorum;
Geçtiğimiz günlerde sitemizden yaptığımız paylaşımla TEMAD’ın medya ve teknoloji atağından bahsetmiştik.
Öğrendiğimize göre Limonist firması bizim talebimizden en geç yarım saat sonra canlı olarak televizyon yayını yapabilecek teknik imkana sahip durumda. Ancak bizim de güçlü bir arşivimizin olması gerekiyor. Gerekli olan altyapı ve datanın hazırlanması için arşivleme ve programlama çalışmalarımız devam ediyor. Bu nedenle Genel Merkezimiz canlı televizyon yayını için şimdilik erken davranmak istemiyor.
TEMAD’ın medya atağı konusunda tüm hazırlıklar tamamlanmış durumda. Son aşama olarak, detaylar konusunda birkaç talebimizin Firmaya iletildiğini, firmanın bu eklemeleri çok kısa zamanda tamamlayacağını öğrendik.
* * *
Genel Başkanımızın açıklamalarına devam edelim;
“Ve darbenin gerçek kahramanları Türk Silahlı Kuvvetlerinin içerisinde. Ben asla ayrım yapmadan söylüyorum, çok büyük bir bölümünü astsubayların oluşturduğu kahraman kitlesi bunlar. Ama subaylar da astsubaylarla birlikte hareket etti. TSK’nde o birbirleriyle o aile dayanışmasını ancak böyle yapabildi. Ama o kadar mahsun ki subaylar artık, çıkıp konuşamıyorlar.
Astsubaylar, hep söylüyorum, fikri iktidarı fiili iktidara çevirme durumu var, bu bir risk onu da söyleyeyim, astsubaylar fikri iktidardı, şimdi fiili iktidara doğru gidiyor. Tekrar söylüyorum bu bir risktir. Çünkü kullanabilme ihtimali var. Onun için heyecana kapılmadan, memleketimizin, milletimizin bekasını düşünerek, tek bayrak, tek millet, tek devlet, tek ordu, tek lider, Mustafa Kemal Atatürk. Bugün ona ihtiyacımız var. Bugün onun etrafında, ismi etrafında kenetlenmeye ihtiyaç var.
Dikkat ederseniz Başbakan son günlerde bunu da telaffuz etmeye başladı. Bu ihtiyaç çerçevesinde ayrım gözetmeksizin toplumun tüm kesimlerini kucaklamamız lazım. Bunun için de önce birbirimizle kucaklaşmamız lazım.
O nedenle, bizim burada içimizde kullanılabilir insanları dışarıya atmamız lazım. Çünkü orada bir şey olmaya başladı. Ses tonu yükselmeye başladı. Ses tonu yükseldikçe bizim tabanımız “Bunlar palazlandı herhalde, bakın bunlara ne yapılıyor” diye panik yaşanıyor. Asla paniğe gerek yok. Onları dışarı atıp bu yeni versiyonu hayata geçirmemiz lazım.
Bu kapsamda bir komisyon oluşturacağız. O nedenle sizleri bu anlamda buraya davet ettik. Yarın o komisyon toplanacak inşallah. Şimdilik 16 tane başlık tespit edilecek. Her ay bir başlıkla ilgili rapor hazırlanıp Cumhurbaşkanına, Hükümete, Bakanlar Kuruluna, Siyasi partilere, Milletvekillerine, Üniversitelere, toplumun değişik kesimlerine bu raporlarımızı göndereceğiz.
Genel Başkan Ahmet Keser’in bahsettiği bu ana başlıklar daha sonra Komisyonun birlikte çalışması ile belirlendi. İşte o maddelerden bazıları;
Dünya ve Türkiye,
Dünya ve Türkiye’deki Astsubaylar
Yeni Ortadoğu ve Türkiye
Yeni Türk Silahlı Kuvvetleri
Türk Silahlı Kuvvetleri ve statü
Askeri okulların yapılandırılması
Askeri hukuk
Asker sivil ilişkileri
Astsubayların saha liderliği
Gelecek yüzyılın savaşlarında insan faktörü
TSK personelinin değerler eğitimi
Devletin ordusu mu, ordunun devleti mi olmalı?
Devleti olan ordudan, ordusu olan devlet yapısına geçiş
Güçlü Türkiye için Güçlü Ordu, Güçlü Ordu için Güçlü Astsubay. Neden ve nasıl?
Mobilizasyona geçiş, teknolojisi ve otomasyon özelliği artırılmış orduya geçiş
Ordu istihbaratındaki resmi ve sosyal istihbarat optimizasyonunun zorunluluğu
Yeni dünyada Türkiye’nin yeri
NATO ve Türkiye
TSK emeklilerinin sosyal medyada ve sosyal hayatta yapılandırılması
Görevde yükselme projeksiyonu
TSK’da ombudsmanlık
TSK’da statü olmalı mı?
Türkiye’nin demografik yapısının geleceği
Türkiye’nin Yüksek Öğrenim (Askeri okullar dahil) ders muhteviyatının yenilenmesi
AB, NATO ve Şangay Örgütü ve bölgesel ittifaklarda Türkiye’nin yeri
Türkiye içinde ve Türkiye’ye olan göçlerin çarpan etkisi
STK ve işlevleri
TSK ve STK entegrasyonu
Dünyada ve Türkiye’de terör
TSK'da muharip yapının dışındaki sosyal ve ekonomik yapıların özelleştirilmesi
Ordunun psikolojik ve sosyolojik veri tabanı
TSK nın sosyal data projeksiyonu
Astsubay Akademisi
Siber savaşlar
Teknoloji, innavasyon ve TSK
* * *
Ahmet Keser, değerlendirmelerine şöyle devam ediyor;
“Çok tehlikeli bir söylemle karşı karşıyayız. O da “Türk Silahlı Kuvvetlerinin sivilleştirilmesi” böyle bir söylem dünyanın hiçbir akıllı ülkesinde konuşulmaz. Asker sivilleşmez. Sadece şu var; askeri hukuk noktasına çekmek için yapılacak şeyler vardır, bu da yapılır. Efendim, asker başıbozuk olduğu için bahçesine FETÖ’cüler sızmış. Ya, diğer sivil okullardan, imam Hatiplerden mezun olanlardan da var. Başka şeylerden de var. 45 bin tane Milli Eğitimden atıldı… Öfkeyle alınan kararlar ülkeyi yanlış yerlere götürebilir. Bizim burada yapacağımız şey, ilgili kurum ve kuruluşları uyarmak. Hatta bazı şeyler olmadan evvel uyarmak. Olduktan sonra da tedbir konusunda uyarmak.
Böyle sıkışık zamanlarda karar vericiler doğru kararlar veremeyebilir. Bizim burada devreye girmemiz gerekiyor. Biz muhalefete de söylüyoruz, iktidara da söylüyoruz. Daha dün not aldılar, götürdüler. Ulaşıyoruz, bazıları direkt temas yapıyor, bazıları endirekt temas yapıyor. Silahlı Kuvvetlere de mesaj gönderiyoruz. Çünkü bu ordu bize lazım, bu ordu Türk milletinin son Türk devletinin son Türk ordusu. Ve şu anda baktığımız zaman İslam coğrafyasında da elle tutulur başka bir ordu da yok. O nedenle ordu da, devlet de, millet de bize lazım. O nedenle kalemimizi, klavyemizi buna göre kullanmamız lazım.
İçimize hep sızacaklar, bundan sonra da içimize sızacaklar. Bunları normal muhalif diye görmeyin arkadaşlar.
Tekrar tekrar söylüyorum. Ben isim vererek söyledim, Mustafa Aytar Bey yazdı sağ olsun. Sabah 07.00’ye kadar çalıştı sağolsun. (Okumak için tıklayınız) Bu operasyonu ben yedim. Ben, onların istedikleri adamı listelere almadım, operasyon yedim. Çünkü istedikleri adamları astsubay psikolojisi gibi, astsubay beklentisi gibi masumane bir şeyin içerisine zarflayarak sunmaya çalıştılar. Orada da yazdım, kumpas kurmak için yaptıkları toplantıyı bastım. Onun için çıkıp şimdi konuşamıyorlar. Bugün derdest oldular ama ülke için tehlike bitmedi. Bana da üç dönem yasak koyanların kimler olduğunu gördünüz. Bizi mahkemeye verenlerin kimler olduğunu gördünüz.
TEMAD öyle sıradan bir yer değil. Hiçbirimiz sıradan bireyler değiliz. Yani bugün Ömer Kısrure Bey Gölcük’te çalışan bütün astsubayların abisi. Ondan yaşlısı olanlar olsa bile emekli olduğu için abisi.
O nedenle arkadaşlar, biz toplumun her kesimi ile buluşmaya çalışıyoruz. Bizler ileri adım atacaksak kendimizi izole edemeyiz. O nedenle benim ve arkadaşlarımın mücadelesi ile bizim toplumla ve siyasiler ile iletişim içerisinde olmamız, onları yönlendirebilecek şekilde girdiler yapmamız gerekiyor.
Bu anlamda sosyal medyaya da önümüzdeki dönemde korkunç görev düşüyor.
Sizler artık bu camianın “think tank”çileri oldunuz. “Toplum mühendisleri” oldunuz. Önümüzdeki dönemde, dediğim gibi bunlar raporlara dökülüp kamuoyunda da paylaşılacak. Çünkü herkes dağıtmış vaziyette, herkes siyasi görüşüne göre kendini konumlandırmış. Bizim siyasi görüşümüz kişisel olup, kişisel siyasi görüşlere sahip olabiliriz ama kurumun siyasi görüşü olmaz. Kurumun siyasi duruşu olur, o da Cumhuriyettir, demokrasidir, ebedi liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’tür. Oy verdiğimiz liderler, günümüzün liderleridir. Onda sıkıntı yok. Ama çatısı altında toplanmamız gereken değerler bellidir, değişmez. Bizler bunu her ortamda, herkese söylüyoruz, siyasi görüşü ne olursa olsun herkese bunu söylüyoruz. Duruşumuzla beraber insanlar bizi kabul etmelidir. Sorumluluğumuz ağır!”
Evet, sorumluluğumuz ağır. Ve biz bu sorumluluğu hep birlikte taşıyacak ve gereğini hep birlikte yerine getireceğiz!
Bizimle misiniz, değil misiniz?
- Mustafa AYTAR –
"TÜM SÖYLEDİKLERİMİN ARKASINDAYIM…"
TEMAD Genel Başkanı Ahmet Keser’in 13 Ağustos2016 tarihinde Milliyet’te Tunca Bengin’in köşesinde yayınlanan bir açıklaması asubay toplumu içerisinde büyük tartışmalara neden oldu.
Yazıda şöyle deniyordu;
“Bunlar FETÖ’nün ordu içindeki yapılanmasının rütbe ya da kademe boyutu. Bunun bir de kuvvetler açısından dağılımı var. Orada da TEMAD (Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği) Genel Başkanı Ahmet Keser’e göre, özellikle astsubaylar açısından FETÖ’nün en yoğun (yüzde 40 civarında) olduğu yer Jandarma. İkinci sırada da yaklaşık yüzde 10 gibi bir oranla Hava Kuvvetleri geliyor. Kara ve Deniz kuvvetlerinde ise FETÖ’cülerin etkisi çok az...”
(Tamamını okumak için tıklayınız
Ahmet Keser bu cümleler nedeniyle sosyal medyada tepkiler aldı. Hatta haddini aşan eleştiriler, hakaretlere varan yorumlar yapıldı.
Aynı günün akşamı ise Başbakan Binalı Yıldırım’ın gazetecilerle yaptığı bir toplantıda bazı açıklamaları oldu. Başbakan, bu açıklamalarında kısaca şöyle diyordu;
“Albay ve aşağı rütbelerin yüzde 60-80’i FETÖCÜ.. “Askeri liseler, harp okullarında okuyanların yüzde 95’i bunların…”
(Tamamını okumak için tıklayınız )
TEMAD Genel Başkanı Ahmet Keser bizi arayarak verilen tepkilere değindi ve tartışma yaratan sözlerine açıklama getirdi. Başkanın söylediklerini aynen aktarıyoruz;
M.AYTAR : “Başkanım bu rakamlar çok ciddi rakamlar, vahim bir durum. Söylediklerinizden dolayı epey de tepki görüyorsunuz. Başbakan’ın da verdiği oranlar ortada. Bunların ciddi bir dayanağı olmadan söylenecek şeyler değil. Şimdi ne düşünüyorsunuz?”
AHMET KESER:
“Sayın Başbakan’ın söylediği bu rakamları okudunuz. Böyle bir açıklama yapacağını zaten ben bekliyordum. Rakam telâffuzunda biz daha insaflı çıktık.
Evet, maalesef çoğu kimse, bu ordunun nasıl elden çıkmış olduğunun henüz farkında değil. Bu tepkileri gösterenler orduyu hala emekli oldukları zamanki TSK gibi düşünüyorlar.
İfade ettiğim % 40 rakamı reel bir rakam, biliyor musun?
Sayın Başbakan’ın darbe girişiminden bu güne bir ay geçmiş olmasına karşın, bugüne kadar ifade etmediği bu oranı bugünlerde açıklamış olması bir tesadüf mü? Elinde veri olmadan bunu söyleyebilir mi? Peki bu veriler kimden elde edilmiş olabilir? Bizatihi bu veriler FETÖ’den elde edilmiş olabilir mi?
Benim % 40 diye telafuz ettiğim oran, onların imam, abi, dava arkadaşları gibi kimselerden, hücre yapılandırılmasının içindekilerden oluştuğunu söylüyorum. Sempatizanlarını buna katmıyorum bile. Bu % 40 dediğim kesim, fiilen bu işte kendini ortaya koyabilecek kişiler. Yok çocuğunu okullarına göndermiş, sempatisi varmış vs. onlardan bahsetmiyorum. Onları % 40’ın içerisine dahil etmedim. Ama Sayın Başbakan dahil etmiş. Durum bu kadar korkunç, bu kadar vahim.
TSK değil FSK!
Türk Silahlı Kuvvetleri olmaktan çıkmış, Fethullahın Silahlı Kuvvetleri haline getirilmiş. Herkes şapkasını önüne koysun ve düşünsün. Tekrar söylüyorum, Ordumuz elden çıkmış. Başbakan % 80’lerden, 95’lerden bahsediyor. Bunlar boş laflar değil, kimse boş rakamlar sallamıyor. Adamların elinde tek tek, isim isim listeler var. Bütün Silahlı Kuvvetlerin tek tek isimlerini tutmuşlar. Ortada korkunç bir realite var.
Ben sözümden asla geri adım atmıyorum. Söylediklerimin tamamen arkasındayım.
Sayın Başbakan bir aydır sürekli olarak televizyonlara çıkıp konuştu. Bir kez dahi bu oranlardan bahsetmedi. Şimdi bunları söylemesi manidardır.
Bu listeler elde edilmiş ve görülmüş ki tüm TSK personelini fişlemişler.
Hiç de bizim bıraktığımız gibi bir ordu değil şimdiki durum. Hiç kimse “TEMAD Genel Başkanı neler söylüyor!” diye tepki göstermesin. Tam tersine, şimdi herkesin “TEMAD kimsenin söyleyemediğini söylüyor, kimse oranlardan bahsedemezken TEMAD oranları veriyor, bu da deprem yaratıyor” demesi gerekir.
Bunlar diyorlar ki “Bu rakam doğru olsa dahi söylenmez”
Bunlar diyorlar ki “Ahmet Keser meslektaşlarını gammazlıyor” Ne yapmam gerekiyor, şimdi ben Zekeriya Kuzu’ya benim meslektaşım deyip sahip mi çıkayım?
Biz şimdi haklının yanında durmalıyız. Rütbe farkı gözetmeksizin. Şimdi milletimizin, memleketimizin yanında durmamız gerekiyor. Bu şerefsizler astsubay elbisesi giymiş ise biz onlarla da mücadele edeceğiz.
Adamlar astsubay üniformasını giymiş ve bu şerefli üniformayı kirletmişlerse, yok saymak, reddetmek değil, bunun mücadelesini vermek gerekiyor.
Onlar meslektaş değil ki! Benim üniformamı giymiş terörist bunlar. Bunu hepimizin anlaması lazım. Adamlar % 80’ini ele geçirmişler.
Tekrar söylüyorum. Tüm söylediklerimin arkasındayım.
Şimdi bu rakamlara baktığımız zaman TSK değil FSK haline geldiğini görüyoruz. Tepki göstermek yerine otursunlar bunları itiraf etsinler.
Genelkurmay Başkanı’nın kafasına basmışlar, bütün Kuvvet Komutanlarının kafasına basmışlar, boynuna kemer geçirmişler, yerde süründürmüşler, bunun diplomaside nasıl okunduğunu biliyorsundur, hala diyorlar ki “Aman meslektaşlarımıza laf atma!”
Emekli Asubaylar sitesi için de şunu söyleyeyim; Allah’tan iyi ki varsınız bu camiada, Allah razı olsun, camiayı bilinçlendirme noktasında çok çok çok büyük emekleriniz, katkılarınız var. İnanın şu darbenin tarafında astsubaylar durmadı ya, bunda sizlerin payı çok büyük. Bu algıyı başından beri sürdürüyoruz, bundan sonra da dava haline getirip devam ettireceğiz. Gece gündüz uyumayacağız, onlar 24 saat uyumadıysa, biz 25 saat uyumayacağız. Cumhuriyete sahip çıkmak demek, sadece Gündoğdu meydanına elinde bayrakla çıkmak, bayrak sallamak demek değil. Böyle emek vereceğiz. Bunlarla da mücadele edeceğiz, içimizdekilerle de mücadele edeceğiz. Bu tepkileri ben anlamıyorum. FETÖCÜ eğer bir astsubaysa “Benim teröristim iyidir!” böyle bir mantık olabilir mi? Terörist teröristtir. Sen kimi korumaya çalışıyorsun ki? Biz ülkemizi korumaya çalışıyoruz. Bunların temizlenmesi lazım. Yarısıysa yarısının da gitmesi lazım. Gerekiyorsa bir uzvu kesip atmak lazım.
Dişimiz, vücudumuzun bir parçası. Ağrıyorsa tedavi ettiririz. Çürümüşse, tedavi olmuyorsa, bizden bir parça da olsa söker atarız. Bunlar dişimizi de geçmiş, ciğerimiz olmuş, yüreğimiz olmuş, beynimiz olmuş... Bütün vücudumuza sirayet etmişler. Hangi birini söküp atacağız.
Orduyu derhal temizlememiz lazım. Mesleki refleksten daha önemlisi Türkiye refleksi lazım burada. Şimdi birkaç kişi çıkmış “Astsubayları gammazlıyor!” diye eleştiriyor. Bunlar astsubay değil ki! Terörist, benim elbisemi çalmış.
Şimdi Fetöcüler, bizim aleyhimizde yazı yazanlar hakkında ne diyordur biliyor musun? “Bizi destekleyenler var” diyordur.
Haydi hodri meydan diyorum. Ben % 40 oranından bahsettim, Sayın Başbakan % 80’lerden bahsediyor. Hadi iki satır da ona yaz! Bana sosyal medyada bir sürü hakaretler edildi, çanak tutuldu. Hadi buyur, delikanlıysan bunun için de yaz!
Memleket elden gidiyor, bu adamlar teröristleri korumakla uğraşıyor…”