
Milli Savunma Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının bütçesi, 17 Kasım 2016’da TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülerek kabul edildi. Meclis’in internet sitesinde yayınlanan Komisyon tutanaklarını incelerken CHP İzmir Milletvekili Zekeriya Temizel’in konuşmasında satır arasında çok önemli bir iddiada bulunduğu dikkatimizi çekti.
Temizel, 4 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak'ın Süleymaniye kentinde karargâh kurmuş bulunan özel Türk Birliğinin ABD askerlerince başlarına çuval geçirilmek suretiyle derdest edilmesi ve 60 saat alıkonulmaları suretiyle yaşanan ve tarihe Çuval Olayı olarak geçen, Türkiye-ABD ilişkilerinde kapanmayan derin yaralar açan olayın asıl nedeninin milli kripto cihazlarımızın çözülmesi amacıyla olduğunu iddia ediyordu.
İşte, Temizel’in tutanakların satır aralarında yer alan sözleri;
* * *
ZEKERİYA TEMİZEL (CHP-İzmir) –
Şimdi, değerli milletvekilleri, artık uluslararası politikada saygın hâle gelmek o ülkenin demokratik niteliğiyle, gelişmişliğiyle, hukuka saygısıyla vesaireyle ölçülmüyor. Temel ölçüler aslında bunlar. Artık uluslararası camiada, maalesef, itibarlı olmanın yolu savunma sanayilerinin güçlü olmasından geçiyor. Eğer savunma sanayiniz güçlü değilse ve özellikle de belirli silahları bizzat siz kendiniz yapıp geliştirmiyorsanız… Çünkü başkalarından aldığınız silahların hiçbir önemi falan yok. Milyonlarca dolar vererek aldığınız füzelerin içerisindeki programlar eğer başkalarınınsa onun içerisine mutlaka bir şeyler koymuşlardır onlar. Kullanmaya kalktığınız zaman, gönderdiğiniz yere değil, büyük bir olasılıkla gelip yeniden sizi vurur.
Bu durumda, yapacağınız tek olay, kendi silahlarınızı geliştirmektir ve özellikle de bu şekildeki -yani mekanik silahları kastetmiyorum tabii ki, bunu anlıyorsunuz- çalışmaların bu ülkenin ulusal birimleri tarafından yapılması gerekir. Bunlar, gerçek anlamıyla devletin teşebbüsleridir. Her ülkenin, her devletin bu şekildeki kuruluşlarla geliştirmiş olduğu silahları vardır. Hatta bu silahlara çok abartılı birtakım söylentiler falan yayarak da varlıklarını bizzat kendileri deşifre etmeye çalışırlar.
Bizim de bu tür kurumlarımız var değerli arkadaşlar. Devlet laboratuvarı dediğimiz, geçen bütçede övüne övüne, yaptıkları füzeleri anlattığımız kuruluşlarımız vardı. TÜBİTAK’a bağlı SAGE’miz vardı, Uzay Enstitümüz vardı, Kriptoloji Enstitümüz vardı, ROKETSAN’ımız var. Bunların hepsi var, “vardı” derken kastım ortadan kalktıkları anlamında falan değil. SAGE’nin son füzelerini ROKETSAN seri hâlde üretmeye başlıyor ve bu füzeleriniz gerçekten dünyaya kıskandırıyor şu anda, ciddi anlamda kıskandırıyor. Amerikalıların ortaklık tekliflerini, şunlarını, bunlarını falan duyuyorsunuz. Demek ki yapabiliyorsunuz, yapılıyor da zaten.
Ama asıl burada söylemek istediğim enstitü Kriptoloji Enstitüsü. Eğer siz kriptolarınızı başkasının yaptığı programlarla sağlamaya çalışıyorsanız yani kendinizi aldatıyorsunuz, böyle bir komiklik olmaz. Dolayısıyla, bunu kendinizin yapması lazım.
Bizim Kriptoloji Enstitümüz inanılmaz başarılı kriptolar yaptı değerli arkadaşlar ve sizi temin ederim ki aldığım bilgiler, dışarıdan duyumlarım, hepsi beraber geldiğinde, yabancı istihbarat örgütleri neredeyse kafayı yiyorlardı. Çözemiyorlar bir türlü kriptoları.
Hatta ve hatta bu, bizim menfur çuval olayımız vardır ya, çuval geçirme olayı askerlerin başına, bunun nedeninin bile bu kriptoları çözmek adına olduğu söylenir çünkü daha sonradan alınan telsizlerin hepsinin söküldüğü, onunla ilgili birimlerinin çıkartıldığı, sonra yeniden takıldığı söylenir.
Yapılmış diyemem tabii ki, söyleniyor. Ama bunun yapıldığından ben eminim, başkalarını bilmem.
Ve bunu çözemediler. Ne yaptılar ondan sonra?
İşte, tuttular, Kriptoloji Enstitüsünü, SAGE’yi, hepsini Fetullahçı terör örgütüne teslim ediverdiler. Bunlara bu teslim edildiği zaman, bunlar götürdüler bütün bu şifrelerin hepsini Amerikalılara teslim ettiler değerli arkadaşlar.
“Yahu, bu telefonlar çözülmezdi.” olayı birdenbire bitiverdi.
Bir ülkenin ihaneti budur.
Şimdi, bu kurumları bile biz nasıl koruyamadık? Yani, bir Kriptoloji Enstitüsü gibi bir kurumun, yani bilemiyorum ama sorumlusu olanın her Allah’ın günü gidip de bunları denetleyecek kadar önem vermesi gereken bir kurum olduğunu düşünüyorum.
* * *
Yaklaşık 110 sayfalık Komisyon tutanağını incelediğimizde bu iddialara Bakan Işık’tan herhangi bir açıklama gelmediğini görüyoruz.
Aynı iddiayı meslektaşımız Yazar Hasip Sarıgöz’ün Mart 2016’da yayınlanan ve geniş araştırma ve incelemelere dayanan “Türk’ün Çuvalla İmtihanı” isimli eserinde de dile getirmişti.
İşte kitabın o bölümünden satırlar;
…
“Çuvala giden yolda elbette başka sebepler de vardı.
Bu sebeplerden bir tanesi de ASELSAN tarafından Türk mühendis ve işçisinin emekleri ile üretilmiş olan milli kripto cihazımızdı. Süleymaniye’de konuşlu Türk Özel Kuvvetlerinin Milli Kripto (şifreleme) cihazımızı kullanarak Türkiye ile yapmış oldukları şifreli görüşmeleri bir türlü çözemeyen ve neler yaptığımızı öğrenemeyen ABD, normal yollardan ele geçiremediği ve kodlarını çözemediği bu kripto cihazını, (4 Temmuz 2003 tarihinde) yapmış olduğu baskın sırasında silah zoruyla almıştır.
Bunu teyit eden başka bir gelişme ise, (Çuval Olayı”ndan tam bir yıl sonra) 14 Temmuz 2004 tarihinde Çanakkale-Gelibolu yolu üzerinde gerçekleşmiştir.
TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Merkezi görevlileri, Türk Ordusu için geliştirilen yeni bir kripto cihazı ile ilgili denemeler yapmak üzere Çanakkale’ye gitmişler ve dönüş yolunda adi görünümlü bir trafik kazasında hayatlarını kaybetmişlerdir. Bu kazada TÜBİTAK’a ait minibüs, saman yüklü ve arka ışıkları yanmayan 34 plakalı bir traktöre arkadan çarpmıştı. Kazada, hayatını kaybeden mühendislerden Ercan Kuruoğlu’nun çalışmalarında kullandığı bilgisayar kaybolmuştu.
Kaybolan bilgisayarda ne mi vardı? Evet, şu meşhur çuval olayında ABD’lilerin el koyduğu Milli Kripto cihazına ait teknik bilgiler vardı. Peki, Ercan Kuruoğlu kim mi? Evet, Ercan Kuruoğlu da el konulan milli kripto cihazımızı yapan kişi olarak biliniyordu. Yani, önce kripto cihazımız silah zoruyla alınmış tam bir yıl sonra cihazı üreten Türk mühendisleri kaza süsüyle öldürülmüş ve daha sonra da cihaza ait teknik bilgiler kazada kaybolan (çalınan) bilgisayar yolu ile ele geçirilmiştir.”
***
Türkçe’de kripto kelimesi, şifrelemeyi, şifreleme işlemi yapan cihazı, bazen de bu cihazların çıktısı olan şifrelenmiş metinleri ifade etmek için kullanılır. Kriptoloji ise bir bilim dalıdır ve bilginin içeriğinin gizlenmesi ve bilgideki gizli içeriğin elde edilmesiyle uğraşır. Ülkemizde ASELSAN ve TÜBİTAK, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ulusal güvenliğini ilgilendiren gizlilik dereceli bilgilerin korunması, düşman eline geçmeden gerekli yerlere iletilmesi amacıyla, kriptografik yöntem ve cihazlar geliştirmektedir. Türkiye’nin geliştirdiği bu şifreleme cihazlarına milli kripto (gizli şifre, şifreli yazı, ses veya görüntü) cihazları denilmektedir."
* * *
Yazar Hasip Sarıgöz’ün eserini incelemek için TIKLAYINIZ
* * *
Çuval olayı “4 Temmuz... TSK'nın Çuvallandığı Günün Yıldönümü... Unutmadık!” Okumak için TIKLAYINIZ