
“Askeri ceza ve tutukevinde önce bir odaya alınıyoruz. Bu oda Cezaevi Müdürü Hava Piyade Kıdemli Başçavuş Muhittin (falan filan'ın) (1957/?) odası. Soyadını hatırlamam. Hatırlasam da anmam zaten. Muhittin efendi, yedeğinde teskeresine bir kaç ay kalmış, Erzurumlu Gardiyan Sabri Çavuş olduğu halde başlar konuşmaya.
“Burada benim olmadığım zamanlarda Sabri Çavuş buranın komutanıdır. Onun sözleri benim emirlerimdir.” der ve üst aramalarına geçilir böylece…”
* * *
“Allah, Allah… Neler oluyor? Alexsandr Soljenistin’in Gulag Takımadaları’nda mı, Henri Charrière’in Fransız Guyanası’nda mı, yoksa Todor Jivkov dönemi Bulgaristan'ının, Bulgar mezalimine başkaldıran Türklerin sorgusuz sualsiz atıldığı Tuna nehri üzerindeki Belene Cezaevinde miyiz?” diyorum kendi kendime...
Ben bunları düşünürken Sabri Çavuş; “Biraz sonra çorbalarınız gelecek. Herkes çorbasını içtikten sonra çorba taslarını koğuş içerisindeki bulaşıkhanede yıkayıp öyle teslim etsin görevli erlere. Kirli tas, tabak istemem!”
Kaşımı kaldırıp ters ters bakıyorum Sabri'ye. Ne demek istediğimi anlamışçasına “Sen mahkumsun, bir şey yapamazsın” dercesine alaylı bir tavırla o da bana bir nazar sallıyor. Zavallı!..
Zavallı, bilmiyor ki onurları için, meslek hayatlarını, 5 - 10 yıl hapis cezasını göze alanların, onurlarından taviz vermemek için daha yapacak çok şeyleri olduğunu. Nereden bilebilir ki? Zavallı!…
Gardiyan Sabri, sayımı yaptıktan sonra çıkıyor koğuştan. Biraz sonrada iki çorbacı er eşliğinde Gardiyan Sabri tekrar koğuşa giriyor. Çorbalarımız dağıtılıyor. Bir fırsatını bulup çorba dağıtan ere, “Muhittin Başçavuş'a kendisiyle görüşme isteğimin olduğunu iletiver” diyorum….”
* * *
Sitemizde yayınlamaya devam ettiğimiz “YIL 1975 AYLARDAN OCAK” yazı dizisinden bir bölüm. Ve fotoğraf ise o günlere ait bir enstantane. Çorbaya kaşık sallayan yiğitlerimiz, ağabeylerimiz…
Dizinin altıncı bölümü'nün kapağını hazırlarken kullandığım bu resim bana birkaç gün önce Sn. Halil Ergenli’nin “Asubaya kaşık ile albaya kepçe ile” başlıklı yazısını hatırlattı.
“Son hakkımızı alana kadar mücadelemiz sürecek ve adaletsizlik bizim fıtratımız olmayacak!.”